@senkendinibul
...
...
#...Ne vâkît;
'ZAMAN'
saâtlere sıkıştı da,
'ZAMAN'
saâtlere sıkıştı da,
nasıl da daraldı,
boğuldu ve gitgide
azaldı ne ara...
boğuldu ve gitgide
azaldı ne ara...
Hızına
yetişebilmek için,
bindiğin dal,
tersine
uzum uzum
uzamadı mı ya...
Ve
çok geçmeden
yıkman gereken
o sahte çatı
tutsaklık alanın
olmadı mı daha...#
...ÖZ...
...ÖZ...
•
•
Belki de kolay kolay
yeltenemeyeceğin kadar
uzunlukta ve oldukça karmaşık
'anı' larını barındırmakta...
Kimi çok derinde,
kimi çok yüzeyde, kimi
evin içinde, kimi dışında,
kimi mutfakta, kimi gardropta, kimi
çekmecede, kimi tavan arasında,
kimisi çok uzakta da olsa illaki
seninle her biri çekim
çekim hep yanında ama...
•
Eskileri alan eskiciler
geçerdi ya sokaklardan,
artık onlar da yok...
Üstelik yerine, mandal,
leğen ve evde kullanılabilecek nice
malzeme verirlerdi onlar, hiç
olmazsa bir zamanlarda...
Plastiğin de doğada yıllarca
çözülemeyeceğini, zaman geçtiğinde
öğrenmiştik hani içimiz acıya acıya...
Ağaçlar da daha ne kadar
bu tahribâta dayanabilecek der
dururduk ya, bakın ne de çabuk
alıştırdılar birileri bizleri de
o beton yığınlarına...
Yeşil alanların, hobi ve
oyun bahçelerinin ve parkların daha
fazla artacağına inandırıldık safça...
Oysaki kentsel dönüşüm adı altında
otoparkların bile gözardı edildiği, trafiğe
bir o kadar yük olan sıkışık ve çarpık
kentleşmenin içinde kaldık yığın yığın
sokaklar arasında...
Hiç bir önlem alınmadan,
daha da azalıp seyrekleşen,
cılızlaşıp silikleşen, dinlenme,
sanat ve spor alanlarının, kapalı
daha da azalıp seyrekleşen,
cılızlaşıp silikleşen, dinlenme,
sanat ve spor alanlarının, kapalı
mekânların içine hapsedildiği
bakmaya fırsatımızın olmadığı;
yeşili ve maviyi, kuşu ve
çiçeği, göğü ve denizi ancak
monitörlerin içinden izlediğimiz
bakmaya fırsatımızın olmadığı;
yeşili ve maviyi, kuşu ve
çiçeği, göğü ve denizi ancak
monitörlerin içinden izlediğimiz
yapay ve sanal bir fânûsa
dönüştürmediler mi, güzelim
'dünyâ'larımızı da peşisıra...
Ve elimizde kalanlar...
Onlar...
Sanal dünyanın oyuncakları...
Sanal dünyanın oyuncakları...
Yapıştığımız, asla
bırakamadığımız,
bırakamadığımız,
hâpis-hanelerin en caf caflısı
değiller mi onlar da...
Televizyondan sonra,
o büyülü kutuların en küçüğü de
artık elimizde ve nereye gitsek o da
yanımızda değil mi hani ya...
Bir yudumunu bile hâne halkıyla,
yakınlarımızla, sevdiklerimizle
ve belki de komşularımızla karşılıklı,
canlı canlı, güle konuşa ve söyleşe, içmeye
çekindiğimiz ve yazık ki vâkit bulamadığımız;
kokusu evlerin dışına taşan ve kırk yıl hatırı
kalacak o leziz kahvelerimizi, nicedir,
ve belki de komşularımızla karşılıklı,
canlı canlı, güle konuşa ve söyleşe, içmeye
çekindiğimiz ve yazık ki vâkit bulamadığımız;
kokusu evlerin dışına taşan ve kırk yıl hatırı
kalacak o leziz kahvelerimizi, nicedir,
elimizdeki oyuncakların içinden
ikrâm eder olmadık mı arkadaşlarımıza?!..
Ve elbette kendi ellerimizle
ördüğümüz, elimizdeki boy boy, çeşit çeşit
ve rengârenk milyonluk tuğlaların her biriyle;
ne de özgür, zengin ve ayrıcalıklı değil miyiz,
bu modern hapishânelerin içinde
köleleşmiş bağımlılıklarımızla...
Eskiden, papatyalarla hemhâl
olduğumuz, açık havada yaptığımız
yürüyüşleri artık milyonluk
ekipmânlarla desteklenmiş, bir
o kadar bedel ödediğimiz, kimin
daha havalı göründüğü ve hiç de münâsip
olmayan bir yarışın boy gösterdiği salonlarda
ordan oraya koşturan ve ne yaptığının
farkındalığının yetimliğinde, şeklen
yaşayan ve gösterişçiliğin inançtan, sosyal
yaşama kadar her türlü alandan kirli bir
kabuk gibi ayrılması gereken bir silüetin
sırıttığı güdük ve samimiyetsiz
ekipmânlarla desteklenmiş, bir
o kadar bedel ödediğimiz, kimin
daha havalı göründüğü ve hiç de münâsip
olmayan bir yarışın boy gösterdiği salonlarda
ordan oraya koşturan ve ne yaptığının
farkındalığının yetimliğinde, şeklen
yaşayan ve gösterişçiliğin inançtan, sosyal
yaşama kadar her türlü alandan kirli bir
kabuk gibi ayrılması gereken bir silüetin
sırıttığı güdük ve samimiyetsiz
insanlar hâline getirildik ne vakît!..
Artık değişim yok...
Bunu istemek bile lüks oldu
ne vakittir...
Ve artık ne yazık ki
değiştiremediğimiz ve değiştirmeye
kalkıştığımızda da yavaş yavaş
memnûniyetsiz, fütûrsuz ve 'çok şey
isteyen insanlar bunlar', denilmeye
alışmaya çalışmamız gereken, ve bir
o kadar mânîdar zamanlardayız da...
isteyen insanlar bunlar', denilmeye
alışmaya çalışmamız gereken, ve bir
o kadar mânîdar zamanlardayız da...
Ve dahi artık kendi ellerimizle
ördüğümüz bu garip yalnızlıkta
elimizdeki boy boy, çeşit
çeşit milyonluk oyuncaklarımızla
tek kişilik dünyalarımızda avunmakta
ve zaman doldurmakta değil miyiz?..
Yanındaki ve karşındaki güzellikleri
göremezken ,başkalarıyla sanal
tanışmaların hayâlini kurmak
ne kadar doğru olabilir ki?..
elimizdeki boy boy, çeşit
çeşit milyonluk oyuncaklarımızla
tek kişilik dünyalarımızda avunmakta
ve zaman doldurmakta değil miyiz?..
Yanındaki ve karşındaki güzellikleri
göremezken ,başkalarıyla sanal
tanışmaların hayâlini kurmak
ne kadar doğru olabilir ki?..
Hani hızına yetişemediğimiz,
harıl harıl yol alan zamanı ve yanında
gelen pişmanlıklarımızı da
durdurmaya gelecek başkaları da
OLmayacakken üstelik!..
durdurmaya gelecek başkaları da
OLmayacakken üstelik!..
Ve unutulmasın ki;
bir daha gelmeyecek olan,
geçip gitmiş günlere de,
fırsatlara da, keşke içinde yaşanacak
yarınlara da, verilecek bir teselli
olmayacak bir kez daha...
Âcil OLana yaslanmış
bir yaşam,
hangimize ne verebilir ki!..
Tükenmiş zamanlar
konvoyu gibi...
Biri giderken, diğerini de
ardında götürüyor sanki...
ardında götürüyor sanki...
Lâkîn
yine unutulmasın ki;
anlamlı ve doyumu yüksek bir
hayat yaşamak ise; bazı
değerlerin önderliğinde ve
her şeyden ve her şeyden önce,
insanı hürmetle anan ve
yaklaşan, zamanı sevgiyle ve iletişimi
yüksek bir kaliteyle yaşayan, insanî
değerlerin önderliğinde ve
her şeyden ve her şeyden önce,
insanı hürmetle anan ve
yaklaşan, zamanı sevgiyle ve iletişimi
yüksek bir kaliteyle yaşayan, insanî
değerlere uygun, sosyal bir
varlık olarak kendini tanıyıp, diğer
canlılarla da aynı samimi niyetle
tanışmış ve onları da yaşamına güven
içinde dâhil etmiş; amacının
'YAŞAMAK ve YAŞATMAK'
varlık olarak kendini tanıyıp, diğer
canlılarla da aynı samimi niyetle
tanışmış ve onları da yaşamına güven
içinde dâhil etmiş; amacının
'YAŞAMAK ve YAŞATMAK'
OLduğu bir felsefe ve
anlayışla DENGE İÇİNDE
hareket etmeye
gönüllü OLmaktır!..
anlayışla DENGE İÇİNDE
hareket etmeye
gönüllü OLmaktır!..
Ve hikmetli sözlere ve
düşüncelere, insanın onur ve
şerefine yaslanmış ve bu bilinçte
yaşayan bir toplum hedeflenmeli
ve DOSDOĞRU BİR YOLDA,
EMEK VERİLMİŞ BİR SEVGİyle ve
ÇABAyla KÂMÎL BİR BİLİNÇ üzre
yürünmeli ve BİRLİK BEBERÂBERLİK
İÇİNDE EVRİLMELİ ve elbette
yarınlara emânetleri, tertemiz
hâliyle teslim etmelidir...
şerefine yaslanmış ve bu bilinçte
yaşayan bir toplum hedeflenmeli
ve DOSDOĞRU BİR YOLDA,
EMEK VERİLMİŞ BİR SEVGİyle ve
ÇABAyla KÂMÎL BİR BİLİNÇ üzre
yürünmeli ve BİRLİK BEBERÂBERLİK
İÇİNDE EVRİLMELİ ve elbette
yarınlara emânetleri, tertemiz
hâliyle teslim etmelidir...
...daha vakît
henüz çok geç
OL-madan...
...ÖZ...