...
...Bir
heyûlânın
heyûlânın
sisinde ,
boşluğun
belirsizliğinde ,
boşluğun
belirsizliğinde ,
karanlığın
en kesif yerinde ,
güvercin
kadar beyaz ,
temiz ve lâtîf ,
sedefî bir
lûtûfun tam
merkezinde ,
mâvinin
umûdu kadar
yüksekte ve tâze ,
sarının
sıcağı kadar
iyimser ve aydın ,
sevecen bir mûnîslik
ve âlicenâplık ile ,
ormanın
kökleri
kadar derin ,
gönüllere
yol aldı
akan sular...
...'BİR OLmak'
üzre...
...Sarmalandı...lar...
'Ârz' ın
merkezinde
demirin
çekimine
kilitli
bir
âşk üzre
mühürlü
bir yumurta
çatladı önce...
kadar beyaz ,
temiz ve lâtîf ,
sedefî bir
lûtûfun tam
merkezinde ,
mâvinin
umûdu kadar
yüksekte ve tâze ,
sarının
sıcağı kadar
iyimser ve aydın ,
sevecen bir mûnîslik
ve âlicenâplık ile ,
ormanın
kökleri
kadar derin ,
gönüllere
yol aldı
akan sular...
...'BİR OLmak'
üzre...
...Sarmalandı...lar...
'Ârz' ın
merkezinde
demirin
çekimine
kilitli
bir
âşk üzre
mühürlü
bir yumurta
çatladı önce...
Işığın
en sırlı sesinde..
'Altın' dan bir şehrin
Ve
'Altın' dan bir şehrin
Ve
her 'şey' in
en üstünde...
en üstünde...
'Yokluk tepesi'nin
derininde...
Yâkût bir
nûr parladı
Yâkût bir
nûr parladı
O ağacın
zirvesinde...
.
.
.
İşte
.
.
.
İşte
O ân
'âteş' ve 'su' yun
'âteş' ve 'su' yun
elleri değdi
birbirine...
'Hiçlik' ile
baktılar
Ve
verdiler
kendilerinde
OLânı
koşulsuzca
birbirlerine...
Ve
her bir
'şey' e...
.
.
.
Ve
ne
nerede ,
nasıl
kim ise...
Verdiler...
Kendilerinde
OLânı ,
Zekâ ve cesâret
ve arı
bir şûûr ile...
.
.
.
İşte böyle...
'Hiçlik' ile
baktılar
Ve
verdiler
kendilerinde
OLânı
koşulsuzca
birbirlerine...
Ve
her bir
'şey' e...
.
.
.
Ve
ne
nerede ,
nasıl
kim ise...
Verdiler...
Kendilerinde
OLânı ,
Zekâ ve cesâret
ve arı
bir şûûr ile...
.
.
.
İşte böyle...
Harman yandı
dorukta...
Saçıldı tohumları
her yana...
.
.
.
.
.
.
Cehennemler
söndü ,
bir anda...
bir anda...
Gece-gündüz
ile
ile
dost oldu ,
dağıldı
dağıldı
ufukta
dört yana...
Her yanda ,
kötü iyiye
bıraktı
kendini
ve
yalan dahi
doğruya...
Her yanda ,
kötü iyiye
bıraktı
kendini
ve
yalan dahi
doğruya...
Ölüm
yaşama adadı
canını ,
canânı OLâna....
canânı OLâna....
Cennetler
filizlendi ,
Karıştı
Karıştı
toprak havaya...
Kapıldı rüzgâr
buluta...
Ve
vuruldu
için için
bulut
yağmura...
Ve
elbette
sevdâlandı
çiçek arıya...
Ve
bıraktı
sebepsizce
balını
ortaya...
Kapıldı rüzgâr
buluta...
Ve
vuruldu
için için
bulut
yağmura...
Ve
elbette
sevdâlandı
çiçek arıya...
Ve
bıraktı
sebepsizce
balını
ortaya...
Yeşerdi
hay(y)ât
hay(y)ât
boydan boya...
Karıştı
tuzu denizin ,
âteşin yalâzına...
Yıldız'ın alâzına...
Kâh
oraya...
Kâh
buraya...
Karıştı
âşkları
her bir
toza
ve
damlaya...
Karıştı
güne, aylara
ve yılllara...
Karıştı
dağdaki
çobana...
Çobanın
kavalındaki
yanık havaya...
Ve
Karıştı
hem
...GÜNEŞ' e...
hem
...Ay' a...
hem
...Yıldız' a...
.
.
.
DÖNDÜLER
GELDİKLERİ
.
.
.
gibi
yine
.
.
.
ÂŞK İLE
'YUVA' LARINA...
Gökten üç elma
düştü...
.
.
.
. biri sana
. biri bana
Karıştı
tuzu denizin ,
âteşin yalâzına...
Yıldız'ın alâzına...
Kâh
oraya...
Kâh
buraya...
Karıştı
âşkları
her bir
toza
ve
damlaya...
Karıştı
güne, aylara
ve yılllara...
Karıştı
dağdaki
çobana...
Çobanın
kavalındaki
yanık havaya...
Ve
Karıştı
hem
...GÜNEŞ' e...
hem
...Ay' a...
hem
...Yıldız' a...
.
.
.
DÖNDÜLER
GELDİKLERİ
.
.
.
gibi
yine
.
.
.
ÂŞK İLE
'YUVA' LARINA...
Gökten üç elma
düştü...
.
.
.
. biri sana
. biri bana