Kayıtlar

Ağustos, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
Resim
@senkendinibul . . . gelmiştir ân... dökülür zaman   / elinden... sisli bir bulvâr yalnızlığı değildir /onunki... ne şarabın âksi /gözlerinde kırmızılar... ne susmayan /tamburlar   kulaklarında... ne akşam  güneşidir /yakan dudaklarındaki... gelmiştir ân... sokaklar  /sarar... dört bir yandan... vagonlar /peşpeşe koşan   süvari... hatıra /bir soluk ten /gizler    kalan izleri... gasp eder anılar... /çarpar her titreyişte   kirpikleri... gelmiştir ân... Gökkûbbe  /çatırdar  dehşetengiz... yıkılmaz  /şerefeler onlar  ikiz... /esâret /kafes kafes... altındandır oysaki... bülbüller / ötmez... /coşmaz  ş elâleler... /Sus pus  melekler... /konuşmaz  tenhâlardaki... /pûr-âteşengîz damlalar süzülür... süzülür   /gözlerinden  dâîmî... gelmiştir ân... nereye baksa /ahh ... aynalardak
Resim
@senkendinibul ... #...Bir  gül yaprağı    olabilmek!..# . . . Bir zamanlar,  İran' da bilgin ve şâîrler, "SUSKUNLAR  MECLİSİ" adlı bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı 30 kişiydi ve bunu  arttırmıyorlardı.Üyeliğin ilk şartı, çok düşünmek,az yazmak ve çok az  konuşmaktı.O zamanlar, meşhur  şâîr ve bilgin MOLLA CÂMÎ, bu  meclîsin üyeleri arasında olmak  arzusu ve âşkındaydı. Günün birinde  SUSKUNLAR MECLİSİ'nin  bir üyesinin vefât ettiğini duyunca, onun yerine aday olmak için, bilginlerin bulunduğu köşke geldi.Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden,ismini bir  kâğıda yazarak,o sırada toplantı hâlinde bulunan meclise gönderdi. Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler.Molla CÂMÎ' yi oraya lâyık bir bilgindi ama vefât eden  üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu. Meclis başkanı bir bardağı  tamamen suyla doldurduktan
Resim
@senkendinibul ... HATIRLA!.. ŞİMDİ!.. Dışındadır HER "ŞEY"... TEK-BİR   LÂHZÂ' nın... Akıldır  parçalar... Zihindir, böler... Zamandır, koparır... Ayırır...   "SEN" İ...   "BEN" İ... Ve H ER 'BİR'  OL-ÂN "ŞEY" İ... Nasıl da ışır,  büyür... Ve kaplar TEK-BİR "NÛR"... Her  'B İR' OL-AN 'ŞEY' i... ÂŞK   İLE DURUR   YAR-A-T-I-L- 'ÂN'... PARÇALANAMAZ OL-AN "TEK -BÎR" "ÂN"... BAŞKA HER "ŞEY"   GEÇİCİ!.. 'ÂŞK' TIR TEK BİR ÂN "OL" -DUR    EBEDÎ... Ne gel-e-cek  var... Ne de   geç-miş... Akan  'ÖMÜR' dür... BEL-LE-K   SÜRELİ... HAYY-ÂT 'OL-ÂN' dır VAKT-Î DÂÎMÎ... HA
Resim
@senkendinibul ... Işığın  hûzmeleri inerken yeryüzü parçalarına, kendinden menkûl pırıltılarıyla uzaklar, gözlerinle    hafiflerdi... Yükü dağılırdı özlemin serin   heybetinin... Berraktı nihâyet bilindik    sabahlar... Özgürdü nihâyet saçlarınla    martılar... İnsanı  ısıtan umudun kıvılcımları, güllerin sudaki aksiyle belirirdi masûm    teninde... Nefes alır gibi, sen değerdin, fedâkâr  ellerinle     şimdiye... Engelli bütün kapılar tek tek    açılırdı... Hayatın cümle    diyârlarına... Sen duâ   demektin... Sen huzûr   demektin... Sen yıldız    demektin... Kapkara kâbuslar     ortasında... Birden açılırdı her k ilit tek bir    anahtarla... Şimdi uzanırdı senle her  hûzme tek te
Resim
@senkendinibul ... İki ayaklıların en zâliminden... Ne  çekmişti bu Cennet' in sessiz yüzü... Batmayan zûlüm ekmişti karanlıklar, aydınlık saatlerde, 'altın' dan topraklara... Kaybetmenin acısı; hırstan ve talandan, sabırsızdan, tembelden, soysuz ihtirâstan, kin ve kibirden, benlik ve menfaâtten, fırsatçı açgözlüden, emeği sömürenden, sefil ve zâlimden, nankör ve cimriden hemen arınmadıkça... Kazanmanın dûâsıysa;  her canlıyı,  her yandan, hemen ve her an sevgiyle sarmadıkça... Bilinç ve aydınlık egemen olmadıkça... 'BİR ' e , 'BİR' le kanatlanmadıkça... Ne denizler mavi, ne gökyüzü parlak, ne de toprak, adâlet kokacak... ' 'KALP' den zulüm ve  tahâkküm kalkmadıkça... 'Vicdânsız' ve 'Nankör' azalmadıkça... . . . TÂ Kİ 'GÖNÜL' DEN 'GÖNÜL' E  ÂŞK