@senkendinibul
KISIM-III
...
Yaprağın ruhundan
bir damla gözyaşıdır
EYLÜL!..
Bir çiğ tanesiyle sızar ,
bir damla gözyaşıdır
EYLÜL!..
Bir çiğ tanesiyle sızar ,
sonbaharın hicrânı , derinlere...
İlkbaharda cemreleriyle düşer ya
âteş-i âşkın koru , bir bir suya ,
rüzgâra , toprağa...
O vakit başlar ayrılık ;
tıpkı ölmeye , doğduğunda
başlamak gibi...
İlkbaharda cemreleriyle düşer ya
âteş-i âşkın koru , bir bir suya ,
rüzgâra , toprağa...
O vakit başlar ayrılık ;
tıpkı ölmeye , doğduğunda
başlamak gibi...
Seherin tâze serinliğinde
geçer kapılarından hayatın ,
sabâ makâmı , tan vakitleri...
Akar , her bedenin
iliklerinde ılık ılık...
sabâ makâmı , tan vakitleri...
Akar , her bedenin
iliklerinde ılık ılık...
Bir damla çiğ tanesi;
dolaşır dağları ,ovaları , yaylaları ,
kırları , yaprakları ,bulutları , nehirleri ,
gölleri ve okyanusları ,
bütün sâfiyâneti ile...
dolaşır dağları ,ovaları , yaylaları ,
kırları , yaprakları ,bulutları , nehirleri ,
gölleri ve okyanusları ,
bütün sâfiyâneti ile...
Bir damla çiğ tanesi gezer,
durmadan , özgürlük ve yaşamın
kutsîyetiyle dolaşır , diriltir bütün
damarları ruhu doğanın...
durmadan , özgürlük ve yaşamın
kutsîyetiyle dolaşır , diriltir bütün
damarları ruhu doğanın...
Yeşilin bereketi ve dahi
bilgelikle tüm yeryüzünü
gezinirken yaşamın öz suyu;
bilgelikle tüm yeryüzünü
gezinirken yaşamın öz suyu;
katettiği yollarda , özünü bulaştırır ,
her susuza...
Mânevî bir huzûrun tanıklığında ,
yer-gök ve içindekiler ,
süzülürken imânın kapılarından,
IŞIK MÜNEVVERLERİ;
okurlar âlemleri...
Perdeler kalkarken aradan ,
kendini gösterir YARADAN ,
her bir sûretle...
Bırakırlar , ruhun
tüm mümkünâtına , bu nâdide
gönüller , kararlı ve gözü kapalı
bir bir kendilerini ...
Atılır , coşar , kanatlanır ,
uçarlar , her bir toz zerresi ile...
Binerler bineklerine ,
aşarlar âlemleri , koşarlar
mûcizevî menzillerine...
NÛR dolu testileriyle
bilgelik ve ışık saçarlar ...
Dokundukları her enerji ile
bütün bir yeryüzüne...
Bir elleri kandiller içinde ,
diğeri cümle beşerde...
Âşk ile vermeye
dururlar da dönerler,
pervâne gönüller...
Aşk-ı pûr nûr ile , her bir âlemi...
Dokurlar , gûn î gece ilmek ilmek
hayatın kaderini...
ONLAR!..
...HER NEFESte...
...Vaktin yolcuları ...
...Vakt-i ân-ı dâîmde...
...Vakt-i dâîm ederler...
...HER VAKÎTde...
Bir uçtan bir uca halkalar
bağlanır da açılır zaman ,
lâmekân her sahneye...
her susuza...
Mânevî bir huzûrun tanıklığında ,
yer-gök ve içindekiler ,
süzülürken imânın kapılarından,
IŞIK MÜNEVVERLERİ;
okurlar âlemleri...
Perdeler kalkarken aradan ,
kendini gösterir YARADAN ,
her bir sûretle...
Bırakırlar , ruhun
tüm mümkünâtına , bu nâdide
gönüller , kararlı ve gözü kapalı
bir bir kendilerini ...
Atılır , coşar , kanatlanır ,
uçarlar , her bir toz zerresi ile...
Binerler bineklerine ,
aşarlar âlemleri , koşarlar
mûcizevî menzillerine...
NÛR dolu testileriyle
bilgelik ve ışık saçarlar ...
Dokundukları her enerji ile
bütün bir yeryüzüne...
Bir elleri kandiller içinde ,
diğeri cümle beşerde...
Âşk ile vermeye
dururlar da dönerler,
pervâne gönüller...
Aşk-ı pûr nûr ile , her bir âlemi...
Dokurlar , gûn î gece ilmek ilmek
hayatın kaderini...
ONLAR!..
...HER NEFESte...
...Vaktin yolcuları ...
...Vakt-i ân-ı dâîmde...
...Vakt-i dâîm ederler...
...HER VAKÎTde...
Bir uçtan bir uca halkalar
bağlanır da açılır zaman ,
lâmekân her sahneye...
Bir çiğ tanesi kadar özgür olmak!..
Yeşile koşmak , mavilikler içinde...
Rüzgârla sevişmek ,
Güneş'le başkalaşmak ,
bulut olup inmek yeryüzüne...
' KAF ' dağını aşmak , kanatlanmak
fedâ etmek kendini ÂŞK ÜZRE...
Vâdilerden inmek derinlere ,
denizin kâlbinde ,balıklarla oynamak,
onların düşünde...
Hayat ve sevgiyi , paylaşmayı
ve âşkın dâimî lezzetini
vermek kendinden...
Yeşile koşmak , mavilikler içinde...
Rüzgârla sevişmek ,
Güneş'le başkalaşmak ,
bulut olup inmek yeryüzüne...
' KAF ' dağını aşmak , kanatlanmak
fedâ etmek kendini ÂŞK ÜZRE...
Vâdilerden inmek derinlere ,
denizin kâlbinde ,balıklarla oynamak,
onların düşünde...
Hayat ve sevgiyi , paylaşmayı
ve âşkın dâimî lezzetini
vermek kendinden...
Damarlarında ılık bir
tazeliği dolaştırmak,
tüm bedenlenmiş hücrelere...
Yine yeniden , her keresinde...
Manevî bir huzûra tanıklık eden
tazeliği dolaştırmak,
tüm bedenlenmiş hücrelere...
Yine yeniden , her keresinde...
Manevî bir huzûra tanıklık eden
uyanmış yeryüzü cennetiyle
bûselik makâmına
ulaştırmak , hâzzın sâdeliğini...
İlâhî bir dansla salınmak...
Hayâtın her hâliyle terkip olup ,
başkalaşan her şey gibi ,
âşkın simyâsında ,
yangınlarından sağ çıkmış ,
küllerinden yeniden doğmuş ,
lisânı sevgi ve şefkât olmuş ,
kalbi zümrütten merhâmet elçileri ,
beklerler kapılarda...
Suskun bilgeler oturur ,
şimdi bu topraklarda...
İmbikten süzülmüş bir nezâketle ,
şimdi uzaklara bakarlar durmadan ,
manidâr bir tebessüm ile...
Sâdece dinler o vakit EYLÜL seni de
kendini dinlediği gibi...
HÂSRET ; her dâîm
HÜZÜN KOKAR EYLÜL vakîtleri...
Dokunmadan birleşir,
Ay ışığında sevdânın kâlpleri...
Görmeden bakışırlar ,
iki denizin kesişiminde...
GÜLÜ , değmeden koklarlar...
ONLAR!..
Burunlarının direği , hâsretin
sızısı ile sızlarken , ateşten gömleği
sırtında dolaştırırlar ÂN BE ÂN...
ONLAR!..
CEHENNEMi CENNETe
çevirmeye gönüllü olmanın ,
başka bir şeklinin olmadığını
anlayanlar...
ONLAR;
...YALNIZ ÂŞK İÇİN ÂŞK İLE...
...HERKES KAVUŞSUN DİYE...
...BİRGÜN BİRBİRİNE...
VE...
anlayandırlar
ONLAR!..
Sevdâlılar kavuşamazlar...
Çünkü;
hiç ayrılmamışlardır ki...
ONLAR...
Tıpkı
...YAŞAM ve ÖLÜM gibi...
...GECE ve GÜNDÜZ gibi...
...AYDINLIK ve KARANLIK gibi...
...AY ve GÜNEŞ gibi...
...Sonsuza değin...
VAR-OL-MAK İÇİN...
ÂŞK İÇİN...
ÂŞK İÇİNDE...
AŞK İLE...
ERİRLER...
ONLAR!..
DÂÎMÂ
BİRBİRLERİNDE !..
...
...ÖZ...
---KISIM-III---
(--devâm edecek--)
bûselik makâmına
ulaştırmak , hâzzın sâdeliğini...
İlâhî bir dansla salınmak...
Hayâtın her hâliyle terkip olup ,
başkalaşan her şey gibi ,
âşkın simyâsında ,
yangınlarından sağ çıkmış ,
küllerinden yeniden doğmuş ,
lisânı sevgi ve şefkât olmuş ,
kalbi zümrütten merhâmet elçileri ,
beklerler kapılarda...
Suskun bilgeler oturur ,
şimdi bu topraklarda...
İmbikten süzülmüş bir nezâketle ,
şimdi uzaklara bakarlar durmadan ,
manidâr bir tebessüm ile...
Sâdece dinler o vakit EYLÜL seni de
kendini dinlediği gibi...
HÂSRET ; her dâîm
HÜZÜN KOKAR EYLÜL vakîtleri...
Dokunmadan birleşir,
Ay ışığında sevdânın kâlpleri...
Görmeden bakışırlar ,
iki denizin kesişiminde...
GÜLÜ , değmeden koklarlar...
ONLAR!..
Burunlarının direği , hâsretin
sızısı ile sızlarken , ateşten gömleği
sırtında dolaştırırlar ÂN BE ÂN...
ONLAR!..
CEHENNEMi CENNETe
çevirmeye gönüllü olmanın ,
başka bir şeklinin olmadığını
anlayanlar...
ONLAR;
...YALNIZ ÂŞK İÇİN ÂŞK İLE...
...HERKES KAVUŞSUN DİYE...
...BİRGÜN BİRBİRİNE...
VE...
anlayandırlar
ONLAR!..
Sevdâlılar kavuşamazlar...
Çünkü;
hiç ayrılmamışlardır ki...
ONLAR...
Tıpkı
...YAŞAM ve ÖLÜM gibi...
...GECE ve GÜNDÜZ gibi...
...AYDINLIK ve KARANLIK gibi...
...AY ve GÜNEŞ gibi...
...Sonsuza değin...
VAR-OL-MAK İÇİN...
ÂŞK İÇİN...
ÂŞK İÇİNDE...
AŞK İLE...
ERİRLER...
ONLAR!..
DÂÎMÂ
BİRBİRLERİNDE !..
...
...ÖZ...
---KISIM-III---
(--devâm edecek--)