...
...Her Vakît...
...Her Ses...
...Her İz...
...Selâmdır Bize!..
...
...Her Ses...
...Her İz...
...Selâmdır Bize!..
...
Uzaktan
bir köpeğin
dost sesi böler
zihnini...
Koştururken
bulursun ,
vicdânının
ayak sesinde
kendini...
...
Tekrâr etmeyen ânların ,
garip tevâfûklarıyla süren
tanıdık izler ,
izlendiğini bilmeden
sarar bir uzaktan
bir yakından ileri geri...
Serbestçe akan ritüeliyle ,
HAYAT YOLU ;
güzergâhını sâdece
KENDİ OLMAK CESÂRETİ ni
gösterebilmiş , sâdece
KENDİSİ OL-ÂN
tarafından farkedilir...
...
ÂN BİLİNCİNE
TESLÎM OLMAK!..
... Sebepsizce
kulak kesilmektir YAŞAMA!..
Keşfetmektir ;
her görülenin , işitilenin ,
farkedilenin lezzetini...
Kumsalda koşturan ,
biraz önce elindeki taşı ,
denize fırlatmaya
yeltenirken , şimdi istemeden
düşen çocuk;
yarından habersizce , düne
boş vermede işte ,
o çocuk kâlbiyle...
'Ömr-ü Cân-ı Ân' da , sâdece
gözlemleyen ve terkip eden ,
Vâktin Haylaz Çocuk Mâsûmiyeti
ile bakmak!..
VE
GEÇİP GİTMESİNE
İZİN VERMEK
TEREDDÜTSÜZCE ,
OL-ÂN a...
... Güneşin cılızlaşmaya
yüz tuttuğu , bu , bulutları
hareketli akşamüstü serinliğinde ,
ceketinin tatlı ılıklığına sarınmış,
bâht-ı açık hayâller kurma
telâşındaki , şu saçları eylül
sarısı genç kız...
Ömrünün kaçıncı eylül selâmını
verdiğinin ve daha kaçına
erişebileceğine durduğunun
ne kadar farkında?..
Gönlünde çalan plâğın
hangi şarkısıyla hangi mevsimde ,
hangi 'ân' daki hangi dokunuşa
kaptırmada , yüreğinin
gözbebekleri kendini ?..
Neredeler şimdi elleri ,
ayakları ,teni?..
Bu sondan kaçıncı
faslıdır ömrünün , peki ona
yetecek midir ki kalanı?..
Hani nerededir hayâlleri ,
kaçını karalamış ,
kaçını hırpalamış ,
kaçını gün yüzüne çıkarmıştır
kim bilebilir?..
Peki ya diğerleri?..
Rûhunun sesini işitmiş midir ?..
İşitse de vicdânına göre mi
yaşayacak , yoksa
oralı bile olmayacak mıdır ki?..
Hayatını, başkaları mı
şekillendirecek
ve yahut risk alacak
kadar önemsemiş olacak
mıdır kendini?..
Hangisini seçecektir ki?..
Yaşamında anlamlı birşey
yapmak ona göre nedir?..
Vizyonu ile toplum arasında
çok mu gidip gelecektir?..
Kendini ve başkasını
nasıl dinler , konuşur ,
yazar ,çizer , güler ,
ağlar , düşünür yüreği.?
Kaç yağmur damlasına ,
kaç güle , elleri değecektir?..
Kaç güneşli günde
martılar eşliğinde, çayını yudumlayabilecektir?..
Bir viyelonsel sesinde ,
bir yanık türküde kaç kere
hâsretin buruk tadını
duyumsayabilecektir ki?..
Nelerden vazgeçebilir?..
Acı bir kahvenin
buruk tadında, dostlarıyla
mûhâbbette olmaktan,
bir resme , bir kitaba
ve belki saatlerce gökyüzüne,
yağmura , denize bakmaktan,
bir çiçeği koklamaktan,
ne kadar hâz ve coşku
duyabilir ki ?..
Onun için dostluk , yalnızlık ,
para , aile , emek , sevgi , vefâ ,
hoşgörü , fedâkârlık , âşk ,
mûhâbbet ve diğerleri ne kadar
kıymet eder?..
Sevdikleriyle olabilmek için ,
neleri göze alabilir?..
Onların hayatında , ne kadar
kendi değerlerini farkettirecek
denli onları kışkırtabilir ,
cesâretlendirebilir ve
buna katlanabilecek
gözü karalıkta olabilir ki?..
Ne kadar kendine güvenli
ve irâdeli olabilecektir ?..
Onun bu güvenine , kim
lâyık olabilecek vefâda kendini
tanıyor ve bu kıymeti önce
kendine veriyor
bulunmanın derin hâzzını ,
ona da yaşatacak
kadar kendini sevmenin
müstesnâ yolculuğunda
yürüyebilirdir ki?..
Bu şans ile
karşılaşabilecek midir ?..
En mutlu olacağı şeyi
bulabilecek mi , bulmuş mu
ve nihayetinde kendini o denli
önemseyip bunu ne kadar
hayatına geçirebilecektir ki?..
Ölmeden, neleri
deneyimlemek ,
kaç coğrafyadan geçmek ,
kaç insanın hayatına
dokunmak isteyecektir ?..
Peki ya âşkı tatmış olmak
nâsip olacak mıdır ki ?..
Benliğinden sıyrılabilecek
kadar ruhunu tanıyacak ,
gözlerinde buraya ait bırakacağı
bir uhde kalmadan , her şeye
kayıtsız kalabilecek esenlikte ve
memnûniyette terk-i diyâr
edebilmenin bilincindeki
TESLÎMÎYETE bi iznillah
ulaşabilecek midir
yaşamı son bulmadan?..
Ve
illâ hayatını,
mutlu olarak yaşamış
ve başkalarına da yaşamıyla
feyz verecek biri kadar
'KENDİ' olabilmiş olmanın
saâdetiyle gözlerini Dünya' ya
kapayabilecek midir ki?..
...
...ÖZ...
---KISIM-IV---
(--devâm edecek--)
bir köpeğin
dost sesi böler
zihnini...
Koştururken
bulursun ,
vicdânının
ayak sesinde
kendini...
...
Tekrâr etmeyen ânların ,
garip tevâfûklarıyla süren
tanıdık izler ,
izlendiğini bilmeden
sarar bir uzaktan
bir yakından ileri geri...
Serbestçe akan ritüeliyle ,
HAYAT YOLU ;
güzergâhını sâdece
KENDİ OLMAK CESÂRETİ ni
gösterebilmiş , sâdece
KENDİSİ OL-ÂN
tarafından farkedilir...
...
ÂN BİLİNCİNE
TESLÎM OLMAK!..
... Sebepsizce
kulak kesilmektir YAŞAMA!..
Keşfetmektir ;
her görülenin , işitilenin ,
farkedilenin lezzetini...
Kumsalda koşturan ,
biraz önce elindeki taşı ,
denize fırlatmaya
yeltenirken , şimdi istemeden
düşen çocuk;
yarından habersizce , düne
boş vermede işte ,
o çocuk kâlbiyle...
'Ömr-ü Cân-ı Ân' da , sâdece
gözlemleyen ve terkip eden ,
Vâktin Haylaz Çocuk Mâsûmiyeti
ile bakmak!..
VE
GEÇİP GİTMESİNE
İZİN VERMEK
TEREDDÜTSÜZCE ,
OL-ÂN a...
... Güneşin cılızlaşmaya
yüz tuttuğu , bu , bulutları
hareketli akşamüstü serinliğinde ,
ceketinin tatlı ılıklığına sarınmış,
bâht-ı açık hayâller kurma
telâşındaki , şu saçları eylül
sarısı genç kız...
Ömrünün kaçıncı eylül selâmını
verdiğinin ve daha kaçına
erişebileceğine durduğunun
ne kadar farkında?..
Gönlünde çalan plâğın
hangi şarkısıyla hangi mevsimde ,
hangi 'ân' daki hangi dokunuşa
kaptırmada , yüreğinin
gözbebekleri kendini ?..
Neredeler şimdi elleri ,
ayakları ,teni?..
Bu sondan kaçıncı
faslıdır ömrünün , peki ona
yetecek midir ki kalanı?..
Hani nerededir hayâlleri ,
kaçını karalamış ,
kaçını hırpalamış ,
kaçını gün yüzüne çıkarmıştır
kim bilebilir?..
Peki ya diğerleri?..
Rûhunun sesini işitmiş midir ?..
İşitse de vicdânına göre mi
yaşayacak , yoksa
oralı bile olmayacak mıdır ki?..
Hayatını, başkaları mı
şekillendirecek
ve yahut risk alacak
kadar önemsemiş olacak
mıdır kendini?..
Hangisini seçecektir ki?..
Yaşamında anlamlı birşey
yapmak ona göre nedir?..
Vizyonu ile toplum arasında
çok mu gidip gelecektir?..
Kendini ve başkasını
nasıl dinler , konuşur ,
yazar ,çizer , güler ,
ağlar , düşünür yüreği.?
Kaç yağmur damlasına ,
kaç güle , elleri değecektir?..
Kaç güneşli günde
martılar eşliğinde, çayını yudumlayabilecektir?..
Bir viyelonsel sesinde ,
bir yanık türküde kaç kere
hâsretin buruk tadını
duyumsayabilecektir ki?..
Nelerden vazgeçebilir?..
Acı bir kahvenin
buruk tadında, dostlarıyla
mûhâbbette olmaktan,
bir resme , bir kitaba
ve belki saatlerce gökyüzüne,
yağmura , denize bakmaktan,
bir çiçeği koklamaktan,
ne kadar hâz ve coşku
duyabilir ki ?..
Onun için dostluk , yalnızlık ,
para , aile , emek , sevgi , vefâ ,
hoşgörü , fedâkârlık , âşk ,
mûhâbbet ve diğerleri ne kadar
kıymet eder?..
Sevdikleriyle olabilmek için ,
neleri göze alabilir?..
Onların hayatında , ne kadar
kendi değerlerini farkettirecek
denli onları kışkırtabilir ,
cesâretlendirebilir ve
buna katlanabilecek
gözü karalıkta olabilir ki?..
Ne kadar kendine güvenli
ve irâdeli olabilecektir ?..
Onun bu güvenine , kim
lâyık olabilecek vefâda kendini
tanıyor ve bu kıymeti önce
kendine veriyor
bulunmanın derin hâzzını ,
ona da yaşatacak
kadar kendini sevmenin
müstesnâ yolculuğunda
yürüyebilirdir ki?..
Bu şans ile
karşılaşabilecek midir ?..
En mutlu olacağı şeyi
bulabilecek mi , bulmuş mu
ve nihayetinde kendini o denli
önemseyip bunu ne kadar
hayatına geçirebilecektir ki?..
Ölmeden, neleri
deneyimlemek ,
kaç coğrafyadan geçmek ,
kaç insanın hayatına
dokunmak isteyecektir ?..
Peki ya âşkı tatmış olmak
nâsip olacak mıdır ki ?..
Benliğinden sıyrılabilecek
kadar ruhunu tanıyacak ,
gözlerinde buraya ait bırakacağı
bir uhde kalmadan , her şeye
kayıtsız kalabilecek esenlikte ve
memnûniyette terk-i diyâr
edebilmenin bilincindeki
TESLÎMÎYETE bi iznillah
ulaşabilecek midir
yaşamı son bulmadan?..
Ve
illâ hayatını,
mutlu olarak yaşamış
ve başkalarına da yaşamıyla
feyz verecek biri kadar
'KENDİ' olabilmiş olmanın
saâdetiyle gözlerini Dünya' ya
kapayabilecek midir ki?..
...
...ÖZ...
---KISIM-IV---
(--devâm edecek--)