@senkendinibul
...
Derinlerde
bir
yerde...
Yüreğin
hep bildiği
bir 'şey' var...
Hiç
haberdâr
olmadığında
aklının,
ama
hep
yüreğinin içinde
duran bir 'resim'
vardır...
İşte orda!..
Hem
çok yakında,
hem de çok
ama çok
uzaklarda ...
...
Bir âşığı
vardır
her sedir
ağacının...
Orada
'A-ŞE- KA' sını
bekler...
Hiç ama
hiç durmadan...
Ve
bir gün;
yanıbaşında
filizleniverir onun
'CÂN' ını 'CÂNÂN' ı
yapacak olan,
SARMAŞIK!..
Hem çok açıktır,
hem de çok gizli...
Yüreğe yapışan
bir sürgündür
O...
Dosdoğru...
Ve
her ân...
Ve
hiç
durmadan
damarlarına
dayanan...
İçeri...
Yukarı...
Hep
daha da
acıtası
yapışan...
Sarmalayan...
Ve
dosdoğru
çevreleyen...
Solduran...
Tüketen...
Yakan...
Doruklara
çıkaran...
Taşıran...
Büzen...
İçen...
Açan...
Kapatan...
Büyüyüyen..
Küçülten...
KENDİNİ
KENDİNDEN
ALAN...
Aniden,
SALAN...
DÖNEN...
DÖNDÜREN...
...
Arş' ı delen..
Arz' ı devşiren...
Yavaştan...
En
derininden...
...
Tıpkı kabrini
sırtında taşıyan,
bir cesede dönene
dek sürecek
bir yolculuğa
sürgün eden ....
İşte o 'ân'...
...( )...
Sanma ki
orda
bırakacaktır
bu devrân...
Zamansız bir
'ÂN'dır tekrarlayan...
Her geçen ân
'ÂŞIK' yokluğunu,
'MÂŞÛK'da
idrâk edene dek
Ve
YALNIZ
ÂŞK
kalana dek
sürecek OL-ân...
BÂKÎ
kalacak olan,
tek YARADAN' ın
himâyesinde
gerçekleşen bu
SEYR-Û SÜLÛK...
Hüvîyetler
azât olmuş,
artık
fânî olunmuştur...
'YÂR YÜZÜ' nün
hayâlinin nakşında,
hayrân olup gidilmiş,
perdeler yırtılmış,
tüm elbiseler erimiş,
örtü kalkmıştır...
...
Âşk ;
YOKLUK
iğnesiyle,
'NÛR' ile
dikilen,
tutulamayan,
dokunulamayan,
nâkşolan,
'KAYNAK' a
varana dek
sökülmeyecek
BİR BAĞ İLE
DÜĞÜMLENEN
MÜHÜRLENEN,
Ve
Herşeyi
bir anda
İLELEBET
DER-DEST EDEN
'NÛR' dan
ELBİSEDİR!..
'BİRİCİK TERZİ'NİN
ELLERİ İLE
DEĞERLENEN!..
VE
O AY' dan
parlak tenlere...
Biçilen...
Yolların
uzun,
ince ve
gece gündüz
gidileceği
sokaklar artık
yokluk
kokacaktır...
Her sonun,
nasıl olacağı
en başından
belli bu yolda,
O' dan gelinmiş,
yine O' na
dönülmüş
olacaktır...
Uçurumları
seven de kanadını
çoktan hazırlamış
olacaktır...
Sıradan akılların ,
şiddetli mûhâlefetlerine
meydân okuyan
'Yüksek Rûhlar' lardır
elbette...
'ÂŞK' ;
O NÛR
DERYASINDA
SONSUZLUKLA
BULUŞMADIR...
Resmin
her renk
ve çizgisi;
ORADA,
boşlukta,
ve
birbirine
kördüğümle
bağlanmıştır...
'SEVGİ' dir...
'ÖLÜM' dür...
'HİCRÂN' dır...
'HASRET' dir...
Ve
'ZAMÂN' sızlığın
içindeki ezelî
buluşmanın,
EN DERİN
YANGINIDIR
O!..
...
Yaşanmış, yaşanacak,
yaşanıyor olan her şeyin,
en derin bağıdır
O!..
Kıyısında durulacak
bir kumsalı olmayan
'ŞÂH DAMARI' dır
O!..
'ÖMRÜN ;
SEBEB-İ MÂNÂSI' dır
O!..
Her insanın
yaşamında,
kendini sığdırdığı
kadar yer bulur
ve
kapladığı
kadar uzanır
'EBEDİYET'e...
VÂR-OLACAĞI
kadar
gittiği
ve
YOK-OLACAĞI
kadar
tükettiği
bir
'KAYNAK' tır
O!..
'ÂŞK' tır
O!..
...ÖZ...
'ŞEB- İ ARUS' UN
746. VÛSLÂT
YILDÖNÜMÜNDE
HZ.MEVLÂNÂ
VE
HZ.ŞEMS TEBRİZÎ'Yİ
SAYGIYLA ANIYOR;
VE
'ÂŞK' IN DERÛNÎ
İŞTİYÂKI İÇİNDE
PÎRLERİMİZİ
YÂDEDİYORUZ!..
RÂBBE
KAVUŞMALARININ
'DÜĞÜN GECESİ' NDE
SONSUZLUĞA
AÇILAN KAPININ
HEP AÇIK KALMASI
DÛÂSI İLE...
...ÖZ...